15 Eylül 2013 Pazar

Foklar Balık değildir, Biz de Alık değiliz..



   Twitter'dan bir haber düştü bu gün önüme;

   "MERSİN- Yeşilovacık beldesinde Akdeniz foklarının yaşam alanı olan mağaralar kimliği belirsiz kişilerce bombalandı." diyordu..
   Manşet'i de "LİMAN İÇİN FOK KATLİAMI" diye atmıştı, haberin sahibi Etkin Haber Sitesi..
   ( Linki şu; http://www.etha.com.tr/Haber/2013/09/15/yasam/liman-icin-fok-katliami/ )

   Yazıyı okuyan ve deniz memelileri, özellikle de fok'lar üzerinde bilgisi olmayan birisinin,
Akdenizin serin sularında buluşan sevimli fokların, aşklarını tamama erdirmek için sığındıkları mağaralarında, nükleer ve termik santraller yapan, bunlara limanlar inşaa eden acımasız adamlarca bombalanarak öldürüldüklerini hayal etmemesi için hiçbir sebep yok..
    Oysa gerçek hiç de öyle değil.
    Foklar ilginç hayvanlardır. Diğer deniz memelilerinin aksine mahremiyetlerine oldukça düşkündürler ve insanoğlundan uzak durmak için aşırı çaba gösterirler.
    Bütün bir akdeniz havzasına dağılmış, (scuba) dalış okullarına ve onların binlerce dalışı olan emektarlarına sorun, dalışlarında her tür canlıyı görmüşlerdir ama fok görmüş olanına çok zor rastlarsınız.
    Genellikle su kesimindeki ve içinde bir hava haznesi bulunan, tercihen girişi sualtından olan mağaraları yuva olarak edinirler. Eğer bir insan onlar orada yokken ve evlerinin çok uzağındayken bile, sahiplendikleri mağaraya girerse, döndüklerinde kokusunu alır ve orayı onyıllar geçip de insanın kokusu tamamen temizlenmeden, bir daha kullanmazlar..
    Bu anlatılanlar ışığında düşündüğümüzde, habere konu inşaatın çevresindeki mağaraları kullanan fokların, çoktan o bölgeden uzaklaştıklarını tahmin etmek hiç zor değil.
    Liman inşaatını 4 ay boyunca durduran hamleyi yapan olası şikayetçilerden biri de "Taşucu Eğitim ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı" Başkanı Arslan Eyce'nin ve konuyu meclise taşımış bulunan CHP İçel Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı'nın yukarıdaki anlatılanlara vakıf olup olmadığını bilemiyorum.
    Onların iddia ettiği gibi "bombalamanın"da bu mağaraları yıkmak ya da yok etmek amacıyla mı yoksa sadece balık avlamak amacıyla mı yapıldığını buradan bilmek de imkansız..
    Ancak bahsetmek istediğim bu değil.
    Bu örnek olayda görülen bir olgu son zamanlarda sıklıkla karşıma çıkıyor.
    Sözünü ettiğim, belli uzmanlık ve ilgi alanları olan, kimi çevreci vs sivil toplum kuruluşları, kimi az ya da çok yetkili meslek odaları, barolar gibi oluşumların siyasi tutum alışlarındaki çifte standartlılık..
    Bu tarz örgütlenmeler, ya konuları dışındaki alanlarda görüş bildirmek ve eylemlilik, ya da yetki ve uzmanlıklarını sadece muhalefet yapmak amaçlı çarpıtmalara kurban edebilen, gayrı etik tavırlarıyla sıkça dikkat çekiyor ve gündeme geliyorlar.
    Yukarıda anlatılan olay da bence bunun tipik örneklerinden biri
    Özellikle Medyadaki bilinirlikleri dikkate alınarak birkaç örnek daha vermek gerekirse, şunlar dikkat çekiyor;
    En yakın tarihlisi, Hatay tabibler odası başkanı Selim Matkap'ın, sonradan özür dilediği ve Ahmet Atakan'ın ön otopsisinde düşme izi bulunmadığı doğrultusunda belirttiği kanaati...
   Bu kanaat bildirimi, yine bir propaganda malzemesi olarak çalıştırıldı ve ölüm için polisi suçlayanların protesto için sokaklara dökülmeleri sonucunda Kadıköy'de bir başka ölüm meydana geldi. Dilenen özrün bir kıymet-i harbiyesi var mı? Karar size kalmış.
   Bir başka bilinen ve en sık rastlanan örnek de TMMOB ve her tür "devlet"le bağlantılı projeye mesleki bilgilerini kafa karıştırıcı, tek taraflı ve amaçlı kullanarak, projelere taş koyma çabaları..
   Sonunda Hükumet, bu odaların yetkilerini budayarak kendilerine cevap verdi. Oysa ki gerçek bir demokraside bu tür kurumların (her ne kadar bazıları zamanında, Korporatist amaçlarla kurulmuş da olsalar) Devlet erkinin, taban tarafından denetimi adına tartışılmaz değer ve önemleri vardır.
   Oysa bu ve benzeri,  kurum ve yetkililer, pozisyonlarını siyaseten araçsallaştırarak ilk önce, hep savunduklarını söyledikleri kendi halk'larına ihanet etmiş oluyorlar..
   Son örneğimiz de, kendisini, adeta bir karikatür TGB militanı haline getirmiş, İstanbul Baro başkanı Ümit Kocasakal olsun ve bu yazı da bitsin..

   Fırat Erez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder