5 Temmuz 2014 Cumartesi

KUTUPLAŞMA SOPASI..




     Bu sözcük siyasi retorikte, özellikle üzerinden bir yıldan fazla geçen "Gezi Olayları"ndan beri, giderek daha fazla kullanılır hale geldi ve o da tıpkı iki kutup arasındaki gerilimin ifadesi voltaj gibi duruma göre dalgalanmakta..
     Temel olarak "Devlet", ontolojisi gereği, toplumdaki gerilimin artmasını isteyen bir pozisyonda (bazı istisnalar hariç) bulunamaz.
     Oysa "kutuplaşma" Türkiye'de daha çok muhalefet tarafından dile getirilen, (bilhassa Tayyip Erdoğan'ın üslubu üzerinden sebeplendirilerek) hükumet (AKP) ve taraftarlarının sorumlu tutulduğu bir olgu.
     Burada sanırım, durumu açıklayan en iyi cümle "hem ağlayıp hem de vurmak". Nasılına bakalım..                                                                              
                                                                             *

     Sözü edilen Gezi Olaylarından beri hemen her fırsat, muhalefet tarafından Başbakana yapılan bir "istifa" çağrısı olarak değerlendiriliyor.
     Gezi Olaylarının yaygınlığı ve şiddetinde, görece normal karşılanabilecek, hatta çağdaş benzerleriyle karşılaştırıldığında oldukça az sayıdaki ve hemen tümü kaza sonucu oluşmuş ölüm ve yaralanmalar, nasıl ki tahammüden işlenen birer polis cinayetine, "devlet teror"üne bağlanıp "istifa"çığlıkları yükseltiliyorsa, Soma Madeni kazası kayıpları, Irak/Musul'daki beklenmeyen IŞİD hareketliliğinde tutsak alınan Konsolosluk görevlileri ve şimdi artık serbest olan şoförler olayları da, tüm sebep ve sonuçlarından bağımsız, muhalefet için birer Başbakanı istifaya çağırma sebebi..         
     "Başbakan'ın İstifası" muradıyla hareket eden muhalefet, birbirinden tamamen bağımsız olayların hepsinde, bazen olayları körüklediği ve hatta bizzat yarattığı halde, çabucak bir kısa yol buluyor ve o yol da istisnasız "Erdoğan İstifa" durağında sonlanıyor.
      
                                                                            *
     
      Bu, "gerilimi sürekli tırmandırma" taktiğinin nedenini çözmek de zor değil.
      Yapılan tüm saldırılara, kurulan tuzaklara, çeşitli aksilik ve bazı hatalara rağmen Erdoğan liderliğindeki AKP, girdiği her seçimden zaferle çıkıyor, tabanını her geçen gün daha fazla büyütüp konsolide ediyor ve muhalefetten hiçbir unsurun, bu durumu gelecekte tersine çevirebilecek bir planı, programı veya alternatifi bulunmuyor.
      O zaman da geriye sadece, oluşabilecek büyücek bir krizin hükumeti düşürmesi (değilse olabildiğince yıpratması) seçeneği kalıyor ve bir türlü çıkmayan bu kriz ya çıkarılmaya ya da var olanların ona döndürülmesine çalışılır hale geliniyor..
     Sözün özü "Kutuplaşma", ondan en çok şikayet edip gündeme getirse de, elinde başkası kalmadığından mecburen kendi tornasında yontup AKP'ye sallayabildiği, muhalefetin elindeki tek "sopa"..
                                      
                                                                           *
     
       Yukarıda sözü edilen bu "kutuplaşma" olgusu (ki aslında kutuplaştırma stratejisi demek gerekir)
karşısında ise ne yazık ki hükumetin tavrının pek sağlıklı olduğu söylenemez.
       Doğrudürüst bir saunma geliştirmek konusunda çoğunlukla geç kalıyor ve kendisini muhalefet tarafından mütemadiyen kurulan bu özü aynı ambalajı farklı tuzakların içinde çırpınırken buluyor..
       Arada bunun istisnaları oluyorsa da bu genellikle ancak, sıradaki saldırı kökeninin harici kaynakları olduğunu çabuk belli ettiğinde olabiliyor.. (Ör; Reyhanlı saldırısı)

                                                                           *

       Yukarıda bahsedilen bu saldırı-savunma sürecini hükumet kanadı, genellikle "en iyi savunma saldırıdır' taktiğiyle karşıladıkça, (ki bu hükumetin genelinden çok Erdoğan'a ait ve bir tür, "emeklerinin değerinin bilinmemesine duyduğu kızgınlık" olarak kısaca açıklanabilecek ve onunla duygudaş kitlesine maledilmesi gereken bir tavır) muhalefetin elinden bir an önce alıp bir fidan desteği olarak kullanması gereken bu "Kutuplaştırma Sopası"nı hiçbir zaman kontrol edemeyecek.
  
                                                                           *

      Bu yazı, bu gün özellikle sosyal medya merkezli gerçekleşen ve Sakarya Belediyesi'nin Erkan Oğur konserini iptali konusuna bir girizgah olarak yazıldı. Sözkonusu olay, bir sonraki yazıda detaylarıyla incelenmeye çalışılacak..

      Fırat Erez