24 Nisan 2014 Perşembe

  "Dünya'ya düşen adamlar.."


  Onlar, Dünya'mıza bir başka uzak gezegenden düştüler..

  Geldikleri gezegende,
artık hatırlayamadıkları kadar uzak bir tarihte bir devrim gerçekleşmiş,
bütün sosyal sorunlar çözülmüş, eşitsizlik ve buna bağlı olarak yoksulluk tamamen ortadan kalkmış,
sınırsız ama sorumlu bir özgürlük anlayışının fevkaladesinde bir anlayış,
yaşayan her bireyde, karakter olarak içselleşmiş idi.
 
  Gelişim sadece sosyal alanda değil, bilimsel konularda da yüksekti.

  Biz bu zavallı ilkel Dünya'nın çilekeşlerinin,
henüz ulaşamadığı çok özel teknolojiler sayesinde,
örneğin enerji de,
tamamen temiz yöntemlerle, gezegenin güneşinden gelen ışıklar ve yüzeyinde ılık ılık esmekte olan rüzgarlardan elde edilmekteydi..
Dolayısıyla onların gezegeninde,
enerji elde etmek için,
HES gibi doğayı tahrip eden/değiştiren uygulamaların izine rastlanmaz,
nukleer enerjinin sözünü etmek ise direkt ayıp olarak karşılanır idi..

  Ama işte bir şey oldu ve o insanlar Dünyamıza düştüler..

Şimdi, kafalarında o uzak gezenden hülyalı hatıralarla aramızda dolaşıyor ve hüzünlü şarkılar söylüyorlar..
Yaptığımız hiçbir şey onların için yeterli değil.
Birbirimizi giderek daha az öldürsek de "ama yine de katilsiniz işte" deyip, dudak büküyorlar.
Sosyal eşitsizliği azaltmak için arayıp bulduğumuz çareler, onlar için beyhude palyatif çözümler.
Sağlık sisteminin, insanların hastanelerde ölülerinin bile rehin alındığı dönemlerden bu günlere gelmesinin, onlar için hiçbir önemi yok.
İşkence kavramını ülkeden siliyorsunuz, itiş kakışlardan küçük travmalar, "ya bu ne?" denip burnunuza sokuluyor..
100 yıllık kan davalarının sonunu getirmek için yapılan görüşmelerin de bir değeri yok onlar için.
Hiçbir tünelimizin ucunda, hiçbir ışık göremiyor,
bizim gördüklerimize de halusülasyon diyorlar..

  Hülasa bizi hiç beğenmiyorlar.

   Soruyoruz onlara; "peki ne yapalım?"
  "Devrim" diyorlar, "aynı bizim de gezegenimizde yaptığımız gibi bir devrim yapmalı, bütün sorunları kökünden çözmelisiniz"
  "Peki!" diyoruz, "Fakat nasıl? Siz o devrimi nasıl yaptınız?"
  "Bilmiyoruz" diyorlar, "artık hatırlamıyoruz, çok gerilerde kaldı.."

  Sonra, başlarını bizden ne kadar da umutsuz oldukları imasıyla eğip, dillerinde o uzak gezegenden Dünya'ya düşmenin hüznünü anlatan şarkılarla, çekip gidiyorlar..

  Onlar, Dünya'ya düşen adamlar..